Amazon, Google ve Microsoft gibi diğer teknoloji devleri de karbon emisyonlarını azaltmak amacıyla nükleer enerji ve diğer temiz enerji kaynaklarına yöneliyor. Ancak nükleer enerjinin bu talebi karşılaması yıllar alacak gibi görünüyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) raporuna göre ABD’de veri merkezlerinde kullanılan elektriğin büyük kısmı hâlen doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtlardan sağlanıyor. Yapay zekaya yönelik artan talep nedeniyle doğalgazın önümüzdeki yıllarda da elektrik arzında başrolü oynaması bekleniyor.
Fosil yakıtlar ucuz ve güvenilir olsa da, iklim krizini derinleştiren sera gazı emisyonları nedeniyle ciddi çevresel sorunlara yol açıyor. ABD’de veri merkezlerinde kullanılan elektriğin sadece yüzde 24’ü yenilenebilir enerji kaynaklarından, yüzde 15’i ise nükleer enerjiden karşılanıyor.
Nükleer enerji, yüksek yatırım maliyetleri, güvenlik endişeleri ve atık yönetimi sorunları nedeniyle küresel ölçekte popülerliğini yitirdi. Almanya gibi bazı ülkeler nükleer enerjiden çıkış politikalarını sürdürüyor. Ancak fosil yakıtlara bağımlı olmaması sebebiyle nükleer enerji hâlâ tercih edilen bir seçenek olarak görülüyor. Radyoaktif sızıntılar ve tesislerin olası güvenlik tehditlerine açık olması ise nükleer enerjinin önemli riskleri arasında bulunuyor.
Yapay zekanın neden bu kadar enerji tükettiği ise, yüksek hesaplama gücü gerektiren eğitim ve çıkarım süreçlerine dayanıyor. AI sistemleri, devasa veri kümelerini işleyip öğrenirken ve ardından yeni görevler gerçekleştirirken yoğun elektrik harcıyor. Ayrıca veri merkezlerinin soğutulması için yapılan enerji harcamaları da toplam tüketimi artırıyor.
Bu tablo, yapay zeka teknolojilerinin yaygınlaşmasının enerji politikalarını ve temiz enerji geçiş stratejilerini yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kıldığını ortaya koyuyor.